Neden yazmıyorum? Tüm günlerin en büyük yazarı
bu soru değilse nedir... Tüm peygamberleri var eden, Dostoyevski’leri yoktan
Tolstoy’layan soru budur kardeşlerim! Madem ölüyorum, neden yazmıyorum...
[ >Yağmur - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur ]
[ >Yağmur - Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur ]
“Sen ki, aşkta aldatıldın”
Üç gün önce varlığından dahi bihaber olduğum M’nin evinde kalıyorum, salonunda, yerde bir yer yatağım var, hemen çalışma masasının yanında, solum mutfağa bakar, ayak ucum büyük salona açılır, başımda bilgisayarlar, devriyeler, polisler. Ranza, Muhammed İsa aşkına. Herkes biliyor bazı ölüler, artık bunun büyük bir iddia olmadığını ispatlamak için ölürler.
Aşkı olduramadığım da, kendimi öldürmeyi
denediğim vakidir, ama işe yaramadı. Türkiye’de kendini Rus Edebiyatı’nda
sanmak güzel bir modadır, ben de sanırdım. Hangi kitabın hangi kahramanı her
gün bira içip, kollarını jiletlerdi şu an hatırımda yok ama, büyük ihtimalle
büyük Rus romancıları Çar’ın adamlarından çekindikleri için esrar mevzuuna
girmediler. Kafkas’ın karakterleri bile esrarkeş değildir zira. Akıllara zarar.
“Abra-kadabra, Nope, You are still a bitch!” demiş Amerikan pop’u. Bizimkisi, başkalarının altından inliyenlere yapılan bir güzelleme geleneğiydi yıllarca. Türk erkeği, vajina ithalinin uzun dönemli yasaklarından dünyanın en güzel açık hava travmalarını çıkarmış bir dehadır. Hepsinde bu dehanın pırıltıları mevcuttur. Mevcudiyetimizin yegane sebebi budur. Am.
“Abra-kadabra, Nope, You are still a bitch!” demiş Amerikan pop’u. Bizimkisi, başkalarının altından inliyenlere yapılan bir güzelleme geleneğiydi yıllarca. Türk erkeği, vajina ithalinin uzun dönemli yasaklarından dünyanın en güzel açık hava travmalarını çıkarmış bir dehadır. Hepsinde bu dehanın pırıltıları mevcuttur. Mevcudiyetimizin yegane sebebi budur. Am.
Am ki aşkta kaybettim, bir sikte de
kazanamadım. Ne diyordum sayın okur, edepsizliğimi bağışlayın, ben gelenekleri
devlet politikalarıyla ana damarlarından kesilmiş bir işçi ailesinin çocuğuyum,
zat-ı şahanelerinin orta sınıf kaygılarından zaman zaman azade olurum. Modern
dünyanın piçleri olarak bizler, her destanın yanlış karakteri, her şiiri
tersten okuyan biçareler, ve dahi aşk diye içine düştüğümüz lağımları ölesiye
sahiplenmiş hastalarız. Bunlar retorik değil. Hangi Yusuf, Züleyha’sı
başkasıyla sikişirken, tutup da kendini kuyuya atar? Yusuf’un kollarını jiletli
gören Yakub’un onu azarladığını rivayet eden oldu mu? Yusuf, kafasını jöleleyip
jöleleyip, Züleyha’nın evinin ışığına bakıp, acaba adam evden çıkmış mıdır diye
Mısır’ın sokaklarını hiç arşınlamış mı? Gece dört buçukta, güneşten az evvel,
Züleyha’ya sms atıp, ağlayan bir Yusuf var mı?
[ >Zülüf Dökülmüş Yüze – Neşet Ertaş Dedebaba Hz. (as) ]
[ >Zülüf Dökülmüş Yüze – Neşet Ertaş Dedebaba Hz. (as) ]
Meğer Yusuf’un gömleğindeki yırtık, onun
acizliğinin alamet-i farikası mıymış? Artık o herifle yatma diye yalvaran
Yusuf’u, Züleyha bir güzel benzetmiş mi? Haşaaaaa, dediğinizi duyar gibiyim
sayın okur, haaaaşa’nız bir mana ihtiva etmiyor. İkiyüzlüsünüz, ve ülkeniz
bunun cisim bulmuş hali, katılaşmış hali.
Ferhad dağları delerken, Şirin’in, babasının
kapıkullarından birini hayal edip, ıslanmadığına inananınız var mı Allah
aşkına? For god damn sake, i mean. Sol eliyle göğüslerini tartarken, sağ eliyle
kendiyle oynayan Şirin kimleri hayal ediyordu üstünde. Ferhad ki bir maldı, ve
dağları deldi. Halbuki sol eli, ya da dengi bu maceraya son verebilecek kadar
yakındı. Şirin’i altında, “devam et, devam eeet, durmaaa” diye kim inletti,
Ferhad’ın olmadığı tarihsel bir vaka, belgeleri filan var yani, Şirin’i Ferhad
bir kez dahi inletemedi, ama kazmadan kürekten nasırlaşmış elinin, dalgasını
acıttığını bilmek için mütercim olmaya ne hacet.
Aşka yapılan tüm güzellemeler için boş pamuk
şekerler gibidir. Pamuk şekerlerin içi boş değil. Aşkın da öyle. Yunanlı’lardan
sadece iyi taverna müzisyeni çıkmaz, mesela “lanet olsun sana” diye bir aşk
şarkısı da yaparlar ki, bizim toprağımızın en delikanlı çıkışıdır.
Başkasının zekerini, kendine zevkle duhur
ettirmiş bir kadını hala seviyor muyuz sayın okur? Seviyoruz, ister seve seve,
ister sike sike seviyoruz.
“Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder