Salı, Eylül 10, 2013

Müslim'in Yalnızlığı

Allah-u Ekber ve dahi bütün güzeli yaratan O'dur, tektir, yektir, aramızda aşk vardır. Bu da uzun öğleden sonralarında ve sabah'ın ilk ışıklarında, tenha'da fısıldadığım şiirdir O'na:
"varsa bir hakikat senle ben arasında
ben ordan geçiyorum
hakikatle, yani yalnızca senin ve benim aramda
her şekilde oturabiliyorsam karşında böyle hiç
durmadan
işte böyle"

"Müslim'in yalnızlığı" diye bir şey var kalbimizde dört metrelik karadelik misali. Yezid'ler bilmez, ömrü hayatında Muaviye sevmiş adamın hissedemeyeceği kadar uzak ve derin bir delik. Ucu belli değil. 

Müslim'in yalnızlığını dünya'ya üç milyara üç milyar halısaha maç yaptırmasına bile değişmem. Müslim'in yalnızlığı uzun bir yalnızlık. 

Rivayetler muhtelif, kiminde on-sekiz-bin adam toplayan Müslim, kiminde yirmi-üç-bin adam topluyor, ve işte gönlü mazluma teşne kardeşim, o Müslim ertesi gün yalnız katlediliyor. Yalnız. 

Eeeey Müslim, gözleri sürmesiz güzel, Hüseyin'in şerefli postacısı, atlara en çok binicisi.

Hüseyn'i bıraksalardı, Küfe'yi yakıp dönecekti imanıma...
"dalgınlığı, dargınlığı hırka gibi üstümde taşıyorsam
sen ve benim aramda olduğundandır
ben bunca yıl bir başıma
taşıdıysam kendimi oralardan buralara
senin ve benim aramızda bir aşk olduğundandır"

Hüseyn'i bırakmadılar, Cibril koştu, Fatma Ananın guzuları, Zeyneb söyledi, Zeynel esir düştü. Biz buradayız. Bu da devreden toplumsal travma.







 

Hiç yorum yok: