Perşembe, Haziran 26, 2008

Hayatımız Film ve Tarkovsky


“Ne olursa olsun, yalnızca bir meta olarak 'tüketilmek' istenmeyen her türlü sanatın amacı, hiç şüphesiz, kendine ve çevresine, hayatın ve insan varlığının anlamını açıklamak, yani insanoğluna gezegenimizdeki varoluş nedenini ve amacını göstermek olmalıdır. Hattâ, belki de hiç açıklamaya bile kalkmadan onları bu soruyla karşı karşıya getirmelidir.”

Andrei Tarkovsky (1932-1986)


Çarşamba, Haziran 25, 2008

Bıkmış Gönlüm


"bıkmış gönlüm bu ruh yoksulu yoldaşlardan
tanrı aslanı ve zaloğlu rüstem gönlümde yatan"

celalleddin rumi

Cumartesi, Haziran 14, 2008

ne zaman bir dosta gitsem / evde yoklar

artık bir şey edin, bir düşman, bir yandaş. sana artık dedirtmeyecek ve sana öyle hissettirmiyecek. ne lazım evladım, harp mi, darp mi, cebr mi. ne gerekiyor senin de bir şeylerin parçası olman için. adet sancısı mı bu onbeşgünde bir ay bile dönmez sen nereye dönüyorsun. bırak.

saçmala artık yada bilakis. bir şey dene. unut. neden deme, nesnesin sen, öznelik bırak öznelik havesini bırak. bırak aksın o azgın nehir bırak kendini bırak.

payına ne düştü gördün, bitti bir ömrün en tanımlanan yılları. elini verdin her seferinde. taşladılar, gelmediler, evde yoklar. gördün, kendini yedin bitirdin, karşıya geçmen çok zamanını aldı, geç kaldın düşen bir şey varsa o da sensin. ne isa ne musa seviyor artık seni.

O, bastonuyla saraylar önünde, siz haramzadesiniz beyler, diye ünleyen adam, hani o adam ki ali bile bir hüzünlü vedadan ötesini yapamamıştı, güneş ondan daha doğrusunun üzerine düşerememişti gölge. sonra nerde öldü. kızı. nerede. sen hangi cehennemin dibinde yalnız öleceksin ve dönük bakınca o hayallere o onların kurmak dahi düşleyemediği düşlere, altında kaldığın şey ne kocaman değil mi. sırtımda nal izleri beni takip etmeyin. dün bir çöplükte dört kemiğimi kırdılar ve o kadar büyük düşlerim vardı ki boğuldum, biri bitmeden biri başlıyordu, koşturdum. düştüm.

nereye koşturdun. bıktım senin şu beğenmez tipinden. eeeh yeter. bir bokun üçte ikisi olamadın. daldan dala. hayalleri varmış. eylemsiz kütük.

"beni hoyrat bir makasla eski bir fotograftan oydular orda kaldı yanağımın yarası" şimdi ne söylesem yarım ne düşlesem öyle. beğendiklerimi görünce meğerse diyorum ben bir inziva insanıymışım. dört günde delirebilirim. anlaşamıyorum. hep kaçtım ve kaçtığım yerlerde tutundum sonra hep kaçtım sürdü böyle. yarı tatminle, yarı hayatım.

oysa, şimdi uzaktan bakınca ya da tam burdan bakınca, ne. ne mutlu edecek seni. mutlu aşk yok diyesiymiş latin amerika peki mutlu ne var. beni mutlu edebilecek ne var. hakarete uğrayınca cevap vermek de ne. neden hakarete uğrarsın. iyi olmaya çalışmak beni mutlu mu edecek, kötülük de etmiyor. mutlu ne var. beni ne mutlu edebilir.

tüm gün ağladığım bir kasaba, bir köy. hiçbiri lazim değil bana bir dağ lazım. olanca büyüklüğüyle ve olanca geçmişiyle bir dağ. ağacımdan bakınca ölmüş köpekler gördüğüm bulutların üstünde, bulutları birbirine çarpıp su çıkardığım koca bir dağ. kimsenin olmadığı ve olmayacağı. öyle bir dağ. yalnız. mazlumun yalnızlığından daha yalnız ve tamamiyle acz içinde, tanri'ya filan inanmadan, sadece konuşan peygamberlere inandığım ve ağzı laf yapan yolculara. ama kuş uçmaz kervan geçmez dağda yolcu olmaz. ağzı laf yapan bir şeye inanmak en büyük arzum ve ol deyince olan bir dostum olsun isterdim. yemediğim içmediğim bir hayat. boşluğum.

ve diyor ya diye bitirmek bir yazıyı, hiç bir şey diyememiş olarak. ahmet telli:
göç oldu bir acıdan öbür acıya / oysa sağrısı kurumamıştı atımızın.

Göç oldu bir acıdan öbür acıya
oysa sağrısı kurumamıştı atımızın
daha dün sürüp gelmiştik buralara
bugün göründü yine yolların ucu

Devrildi kıl çadırlar seher vakti
usulca uyandırıldı çocuklar
ve kadınlar bohçası çözülmemiş
bir keder gibi gibi düştüler yola

Turnalar gitti biz gittik
bitmedi peşimizdeki nal sesleri
nerde konaklasak tedirgindik
kuruyordu ırmaklar ve göller

Bir yangın gibi taşıyıp durduk
kederi ve acıyı göğsümüzde
yer gök duman içindeydi sanki
genzimizi yakıyordu ayrılıklar

Zulüm bırakmadı peşimizi hiç
biz gittik o buldu izimizi
konar göçer olduk yedi iklimde
tanığımızdır dağlar taşlar

Yalnız bir öfke ışıltısı kaldı
gözlerimizin yorgun sularında
yaşamak bir inat oldu artık
yaşamak bir direnme oldu zulme

Ve işte devrildi yine kıl çadırlar
göç başladı bir acıdan bin acıya
Geride akşamın küllenen ateşi
ve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı

...

orda kaldı yanağımın yarısı / kendini boşlukla tamamlar.

Sezen Aksu'dan Dinliyoruz

Pek değerli abimiz, acıyazarımız, kendi kendinin sürgünü Metin Altıok'un o parçalayan mısralarını hakkettiği şekilde yorumlayan Sezen Aksu'ya da bin teşekkür...



Ah kavaklar, ah kavaklar
Bedenim üşür, yüreğim sızlar
Beni hoyrat bir makasla
Ah eski bir fotoğraftan oydular

Orda kaldı yanağımın yarısı
Kendini boşlukla tamamlar
Ah omuzumda bir kesik el
Ki hala, hala durmadan kanar

Ah kavaklar, ah kavaklar
Acı düştü peşime
Ah kavaklar, ah kavaklar
Ardımdan ıslık çalar

Perşembe, Haziran 12, 2008

Haram Yemez İtlerimiz

واستفتحوا وخاب كل جبار عنيد
Neticede her inatçı, zorba zalim hüsrana uğradı. [14:15]


koca başlı koca kadı
sende hiç din iman var mı
haramı helali yedi
sende hiç din iman var mı

fetva verir yalan yulan
domuz gibi dağı dolan
sırtına vururum palan
senin gibi hayvan var mı

iman eder amel etmez
hakkın buyruğunda gitmez
kadılar yaş yere yatmaz
hiç böyle kör şeytan var mı

pir sultan’ım zatlarınız
gerçektir şöhretleriniz
haram yemez itlerimiz
bu sözümde yalan var mı

pir sultan abdal


Perşembe, Haziran 05, 2008

Idanikos ki Anaksios Erastis - Nikos Kavvadis


tha meino panta idanikos ki anaksios erastis

ton makrismenon taksidion kai ton galazion ponton
kai tha pethano mia vradia san oles tis vradies
horis na shiso ti tholi grammi ton orizonton

gia to madras, ti singapur, to algeri kai to sfaks
tha anahoroun san pantote perifana ta ploia
ki ego skiftos se ena grafeio me hartes naftikous
tha kano athriseis se hondra logistika vivlia

tha papso pia gia makrina taksidia na milo
oi filoi tha nomizoune pos ta eho pia ksehasei
ki i mana mou haroumeni tha leei se opoion rota
"itan mia loksa neaniki, ma tora ehei perasei"

ma o eaftos mou mia vradia embros mou tha ipsothei
kai logo os enas dikastis stignos tha mou zitisi
ki afto to anaksio mou heri pou tremei tha oplistei
tha simadepsei ki afova to ftehti tha htipisi

ki ego pou to toso epothisa mia mera na tafo
se kapia thalassa vathia stis makrines indies
tha eho ena thanato koino kai thlivero poli
kai mia kidia san ton pollon ton anthropon tis kidies

------------------

ideal ama layık olmayan sevgili

sonsuza kadar o uzak yolculukların ve o mavi açık denizlerin
ideal ama layık olmayan bir sevgilisi olarak kalacağım
ve tüm gecelere benzer bir gecede, öleceğim
o puslu ufukların çizgisini yarmayı başaramadan

madras'a, singapur'a, cezayir'e ve sfaks'a
her zamanki gibi gururla gemiler hareket edecek
ve ben deniz haritaları dolu bir yazıhanede başımı eğmiş bir şekilde
kalın muhasebe kitaplarında toplama işlemleri yapacağım

artık uzak yolculuklar hakkında konuşmayı bırakacağım
arkadaşlar yolculukları unuttuğumu düşünecekler
ve annem neşeli bir şekilde soran herkese diyecek ki:
"bir gençlik çılgınlığıydı ama şimdi, artık geçti"

fakat benliğim karşıma bir gece dikilecek
ve somurtan, ruhsuz bir hakim gibi bana hesap soracak
ve bu hiç bir şeyi haketmeyen titrek elim silahlanacak
nişan alacak ve korkusuzca sorumluyu vuracak

ve ben ki o kadar çok arzulamıştım gömülmeyi
uzak hindistanlarda, derin bir denize,
sıradan ve çok acıklı bir ölümüm
ve çoğu insanın cenazesi gibi bir cenazem olacak

kaynak: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=idanikos+ki+anaksios+erastis