Çarşamba, Şubat 10, 2010

Diriliş Şairi'nden: Masal

-

Doğuda bir baba vardı,
Batı gelmeden önce,
Onun oğulları batıya vardı

Birinci oğul batı kapılarında,
Büyük törenlerle karşılandı.
Sonra onuruna büyük şölen verdiler,
Söylevler söylediler babanın onuruna.
Gece olup kuştüyü yastıklar arasında,
Oğul masmavi şafağın rüyasında.
Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri
Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere.
Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı,
Öcünü alsın diye kardeşini yolladı.

İkinci oğul Batı ülkesinde
Gezerken bir ırmak kıyısında,
Bir kıza rastladı dağların tazeliginde
Bal arılarının taşıdığı tozlardan,
Ayna hamurundan, ay yankısından
Samanyolu aydınlığından, inci korkusundan,
Gül tütününden doğmuş sanki;
Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu,
Saçlarını güneş destelemiş
Yıllarca peşinden koştu onun,
Kavuşamadı ama ona;
Batı bir uçurum gibi girdi aralarına.
Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr
Alıp götürdü onu.
Ve ikinci oğulu
Sivri uçurumların ucunda,
Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda.
Baba yağmurlardan anladı bunu,
Yağmur suları aci ve buruktu
İşin künhüne varsın diye
Yolladı üçüncü oğlunu

Üçüncü oğul Batıda
Çok aç kaldı, ezildi, yıkıldı
Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada,
Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı
Fakat Batının büyüsü ağır bastı.
İş çoktu, kardeşlerini aramaya vakit bulamadı.
Sonra büsbütün unuttu onları,
Şef oldu buyruğunda birçok kişi,
Kravat bağlamasını öğrendi geceleri.
Gün geldi mağazası oldu, onu parmakla gösterdiler,
Patron oldu ama hala uşaktı,
Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü
Bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda,
Ondan hesap sordu o da.
Sırf utançtan babasına
Bir çek gönderdi onunla,
Baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi,
Yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı
Bu yüklü çeki.
İyice yaşlanmıştı ama
Vazgeçmedi koyduğundan kafasına,
Dördüncü oğlunu gönderdi Batıya

Dördüncü oğul okudu, bilgin oldu.
Kendi oymak ve ülkesini,
Kendi görenek ve ülküsünü,
Günü geçmiş bir uygarlığa yordu.
Kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı;
Batı bilginleri bunu kutladı,
O da silindi gitti binlercesi gibi
Baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle;
Kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan

Beşinci oğul bir şairdi,
Babanın git demesine gerek kalmadan
Geldi ve batının ruhunu sezdi
Büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır,
Batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair.
Topladı tomarlarını, geri dönmek istedi,
Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini
Kum gibi eridi gitti yollarda.

Sıra altıncı oğulda
O da daha batı kapılarında görünür görünmez,
Alıştırdılar tatlı zehirli sulara.
Içkiler içti,
Kaldırım taşlarını saymaya kalktı,
Ev sokak ayırmadı,
Geceyi gündüzle karıştırdı,
Kendisi de bir gün karıştı karanlıklara.

Baba ölmüştü acısından bu ara

Yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara,
Baharın, yazın, güzün, kışın sırrına ermişti ağaçlarda.
Bir alınyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda,
Bir de o talihini denemek istedi.
Bir şafak vakti Batıya erdi,
En büyük Batı kentinin en büyük meydanında,
Durdu ve Tanrı'ya yakardı önce
Kendisini değiştiremesinler diye.
Sonra ansızın ona bir ilham geldi,
Ve başladı oymaya olduğu yeri,
Başına toplandı ve baktılar Batılılar.
O aldırmadı bakışlara,
Kazdı, durmadan kazdı;
Sonra yarı beline kadar girdi çukura
Kalabalık büyümüş, çok büyümüştü.
O zaman dönüp konuştu:
"Batılılar!
Bilmeden
Altı oğlunu yuttuğunuz
Bir babanın yedinci oğluyum ben,
Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden.
Babam öldü acılarından kardeşlerimin,
Ruhunu üzmek istemem babamın,
Gömün beni değiştirmeden!
Doğulu olarak ölmek istiyorum ben
Sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var:
Karşınızdakini değiştirmek
Beni öldürseniz de çıkmam buradan
Kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki,
Fakat değişmeyecek ruhum!"
Onu kandırmak için boşuna dil döktüler,
Açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler;
O gün, gün eridi ama çıkmadı dayandı,
Bu acıdan yer yarıldı, gök yarıldı
O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı,
Batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı.
Hâlâ onu ziyaret ederler, şifa bulurlar,
En onulmaz yarası olanlar,
Ta kalblerinden vurulmuş olanlar,
Yüreğinde insanlıktan bir iz taşıyanlar.


Sezai Karakoç

-

Hiç yorum yok: