Cuma, Temmuz 06, 2012

Kader: Son Sahne: Yazıkmış, Kılmış, Tüymüş

Uğur: Neden geldin? 
Bekir: Biliyosun. 

- Ne diyim ben şimdi sana? 
- Hiçbir şey deme, bir tek kalmama izin ver yeter, bak söz veriyorum bu sefer hiçbir şeye karışmayacam. 
- Kaç defa denedik biliyosun, nasıl inanayım sana? 
- Söz veriyorum, eğer durmazsam kovarsın. 
- Ya bela çıkarırsan? 
- Çıkarmam. 
- Ya çıkarırsan? 
- Çıkarmam ya, baktım olmuyo, bir kenarda kafama sıkarım! 
- Manyak manyak konuşma! 
- Eğer sıkmazsam siksinler! Benim de bir gururum var be. 
- Gördük. Son defasında bütün Konya’yı ayağa kaldırıp gittin. 
- Sen de aşağılama bizi, o taa ne zamandı. 

- Ben dönmenden yanayım. Artık iki çocuk babasısın. 
 - Bunu yapma bana. 
 - Sen de yapma, benim için hava hoş, iyi bile olur. Ama insaniyetli olmaz. Sana da yazık, ailene de! 

 - Sen de anla artık başka yolu yok bunun. Yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya, her şeye hazırım diyorum sana. De ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun, herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında. Benimkisi de sensin, ne yapıyim! 

Geçen gece çocuk hastaydı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bir meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk; “Kalk abi” diyor “Kars’a geldik”. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim: “Allahım nerdeyim ben, burası neresi?”. Sonra güç bela burayı buldum. 

Kapının önünde durup düşündüm. 

Dedim, “Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin.”. “İyi düşün” dedim. Düşündüm, düşündüm, ama olmadı, dönemedim. Sonra “Bak oğlum” dedim kendi kendime. “Yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, uslu uslu yürü şimdi.”

Hiç yorum yok: