Sadece fotoğrafın üstüne tıklayın, ve sağ baştan yukarıda doğru gençlerimizin yüzlerine ve duruşlarına bakın. Tefekkür edin.
Zamanla tüm dünya önünüze serilecek.
Perşembe, Mart 22, 2012
Pazar, Mart 18, 2012
1974 Yapımı Kürtleri Anlatan Belgesel
Gerçekten muhteşem görüntüler, marşlar ve şarkılar.
Söylemi görmek ve anlamak için önemli.
Söylemi görmek ve anlamak için önemli.
Cuma, Mart 16, 2012
Salı, Mart 13, 2012
Sonbaharla Seni
Autumn Moon on the Tama River,
Tamagawa, Akinotsuki,
Tamagawa, Akinotsuki,
sonbaharla seni
aynı güzel he'yle ünledik
allah'ım!
Kütahya Mebusu Nuri Bey'in Tiradıdır
Cumartesi, Mart 10, 2012
Hassan Beg
"bir kızgınlık anında,
katledilmesin diye,
Hassan Beg'i bize çağırdık."
the colossus,
francisco de goya y lucientes
_
İstediği adam olamamak korkusu vardı. Oysa ki etrafındakiler tarafından ölesiye beğeniliyor ve fakat bununla övünmüyor, övgüyü hakediyor ama ustaca latifeleri görmezsek tevazuyu elden bırakmıyordu. Gel gör ki, çalkantılı yaşam talebi, pek çok zaman kalemiyye sınıfının o ücretli tahriklerine yenik düşerdi. Adamı şehirden şehire savurdu bu tahrikler. Büyüklerin aç kalındıkta limon dahi satılabileceği veya çöpçü dahi olunsa en iyi çöpçü olunması gerektiğine ilişkin öğütleri ona pek uzaktı. Ancak hayatı biraz olsun, nasıl derler, bohem yaşama isteği, babadan kalma yerleşikçiliğine ve garanticiliğine mağlup oldu. Olmaktaydı da diyebiliriz.
Kendisini aciz hissettiği zamanlardan korkuyordu. Muhtemelen yalnızlıktan da... Halbuki ademoğlu böyledir. Güçsüzlük ruhunun bir yerlerindedir onun. Son tahlilde yalnızdır da... Güçlü diye bildiklerimiz de, güçsüzlüklerini gizlemeyi en iyi becerebilenler değil mi? Bu adamın bir sosyal fobik olmadığı kesindi aslında. Yine de zayıf görünmekten onun kadar ürken pek azdı.
Bir gün onunla konuşurken mühim bir şey farkettim. Bu korku onu esir almıyordu. Aksine, korkusuyla yaşamaktan memnun gibiydi. Evet, acziyet ve yenilmişlik fikrinden hazzediyordu. Bunu yaparken bir nevi fakir edebiyatı içinde olduğunu da sanmıyorum. Yaşadığı veya yaşadığını varsaydığı iniş çıkışlarla mutluydu adam. Hasan Beg'i Hasan yapan bu gayrimemnuniyetti.
***
Yassin'den Hassan'a
Yasin Arslantaş
Cuma, Mart 09, 2012
Yerleşik Bir Düzene
"sonunda ben de onlar gibi aptallaştım, lüks lambasının ışığında yediğimiz yemeklerin iyi olduğundan, insanın kendi evinde oturmasının yararlarından söz ettim. nazmi de bana, 'alay mı ediyorsun?' demedi. ben de ona, 'nedir senin bu durumun?' demedim. birbirimize bir şey demedik."
oğuz atay
Hayat kısa abim hakkın var. Bu saatten sonra ne cebinden tavşan çıkaracağı var, ne şapkamıza talih kuşu konacağı. Hayat kısa abim hakkın var. Aması da var.
Aradım yoklardasın. Yenge Hanım açtı bir zaman, taksitleri bitirirmişsiniz, bebeler Allah hikmeti bir güzellikle hızla büyüyorlar piç olmaya. Belki o yavşak bıyıklı kıvırcık dekan gibi siz de gönderirsiniz kızlarınızı piyano derslerine. Sonra onlarda başlarlar deveden bakmaya bizim gibilere. Ne güzel olmaz. Belki iki fakir oğlan gelip, el-aman derlerse sen de anlatırsın onlara ne çok okuduğunu, her gün bir kitap bitirdiğini filanlar. Ağzını bükerek şaşırırsın, fakirlerin ağzından çıkan isimlerin büyüklüğüne. Nerden duydular, ne okudular sormazsın bile, iki kitap verirsin kollarının altına, ki sana büyük tanıdıklarından bedavaya gelmiştir o da, gönderirsin. Yolları nere çıkar umursamazsın, not almış gibi yaparsın bir dilekleri vardıysa da, Allah korusun orospu çocuğu birini de kültür bakanı bile yaparsın belki sonra. Namazların giderek bir banknotçuluğa evrilir; bir bayrakçık olur; isminin yanında taşırsan sana nakit olarak dönebilecek bir pazuband belki. Yazılışını da bilmem, yeşil sahalardan duyduğumla.
Ama sen duyduğunda hükmetme abim.
Buraları bencileyin mahsus mahal bilmişsin. Bilme. Ciwan'ın bir sesi vardır, Feyruşe'nin yazdığı onun ilk dörtlüğünde halimin tasviri pek dillicedir. Ovaya düşmüşüm dağlıyım, sıcak basar, usanırım, dilleri könlümü okşamaz, başımda ağrı yapar.
Halbuki sizinki öyle mi, maşaallah diyordur muhakkak, cami çıkışlarında, bakkal sigaralarında, manav seçiciliğinde, pidecide, berberde; "bizim oğlan paraları bir katladı, bankalar arayıp deyorlarmış buna; 'aman efendim onca parayı bize yatırman öte banka da biraz nasiplensin zihninizin semerinden." Şişinerek veriyormuş ceketini tutan çocuğun bir lirasını. Anneniz kim bilir ne duacıdır, belki mutfak robotu filan almışsınızdır kendilerine. Kız kardeşlerinize arada yüzer biner yolluyorsunuzdur sürpriz olsun diye. Ne severler kim bilir sizi, bayramlarda en çok tatlı ikram edilen, ilk hatrı sorulan sizsinizdir sayın abim. Yenge Hanım da gizliden söylüyordur kendine ne akıllı kadınım ben diye, siz gibi eş seçmiş kolay mı.
Ama sen yalanı farket sayın abim.
Hayat kısa, bunca idealizme gerek olmadığı muhakkak, Allah büyük, Hızır hazır, huzur isyanda. Sizinkini kınamıyorum, talih herkese kızları piyano dersi alan dört başı mamur bir orta sınıf yavşaklığı nasip etmez. Bence bolca semirin ve ardınızı düşünmeyin, bir süre sonra sizden borç isteyecek babanıza dahi gıcık olacaksınız nasılsa. Bunlarda sorgulanacak birşey yok, buyurduğunuz üzre Allah istiyor.
Belki biz çok yanlış gelmişiz.
Ne zaman pes ettin, korkuyla ve aşkla ve cesaretle ve öfkeyle yerinden kalkmak, doğrulmak, bağırmak, uzanmak yerine, Yenge Hanım'la kanepe rengi seçmeye bilmiyorum. Hoş onu da seçmez ona bırakırsın ya. Evin yeri, dolabın rengi, halının oyası, götlerin boyası hiç birine karışmaz hanıma bırakırsın. Ne zaman karar verdin Hanım'a bırakılacak bir dünya için didinmeye bilmiyorum. Doğduğunda piç olacak ve onun bunun karısını kızını hamile bırakacak, ya da her önüne gelenin altına yatacak çocuklar için mi vazgeçtin ömrünün baharından. Ağır mı geliyordu, kıvırcık saçlı yavşak bıyıklı dekanın seni eziklemesi. Bu böyle sayın abim, tarladan yeni çıkmış bir aile, üveysi meşrep olsa para etmez bu yezid'lerin loş ışıklı hollerinde.
Yazmak istedim çün, sen yazmıştın beni kalemiyye sınıfının tahrikleri celbettiğinde. Yazmasam olmazdı. İşte kimine padişahlık kimine perişanlık nasip edermiş, benim bahtım perişanlıkmış, yerimizi bildik. Kedi kovalayıp çöpe eğilmediğim için şükrediyorum ben. Kafi anam babam. Bir de biriktirdiğimle arkası tuğralı siyah bir doğan alacağım inşallah, banka bordro soruyor, ya da bir kefil.
Sen kendine, nerede bir muhabbette 'kefil' kelimesi geçse, ateş basacak bir hayat seçmişsin sayın abim. Yenge hayatını kurmuş inşallah.
Artvinden bildiremedim; "birîndar kirim xerîbiyê / ez ji xwe re kuştim xerîbiyê / min bese jivê eziyetiyê / berêm kete vê beriyê."
Uzağın oralardayım.
Pazartesi, Mart 05, 2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)