Pazartesi, Aralık 22, 2008

Elif Be Te Se


Eliyle durduğu yeri gösterdi.

Kaçtım. Yapma dediklerini bir bir yaptım. Karnımda ağrı, omuzlarım da yük ne buldumsa yaptım türlü hıçkırık yaratan. Sonra soğuttum tüm şehri ve yağmuru yağdırdım ıslansız diye evsizler. Yağmurda yürüdüm, yürüdüm ki görsün herkes ben nasıl bir güneşlik sahibiyim. Ağlattıklarım, ağlatanlarım. İçimi doldurmak isteyip, istemekle kaldığım günlere inat. İç ısınırsın edebiyatı. Ben seninle bir anlaşmanın tarafıydım ama görüyorsun ya topu attım. Başka mahallerde türlü çeşit insan. Haydi koş. Sen bana ait değilsin. Davudun sesi.


Uzağa. Hep istediğim bir kış günü. Alabildiğine soğuk. Üşümüyorum ve gururluyum onunla. İş güç peşinde değilim. Dilencilerden mutlu oluyorum kafam öyle iyi. Uçan balon olmak düşledim bu havaya ama üşüyüp vazgeçtim. Uzaklardan keman sesi mi geldi yoksa ben mi çok teşneyim. Kapılardan sesli geçtim. Adımı büyük ünledim. Gözüm kapalı değildi, yalan! İsteyerek ve bilerek seçtim. Ederi neyse ödedim. Büyük laflar etmeye hiç hazır değildim. Şimdi sadece çayın kokusu. Ah bu kalabalığın sesi. Masaların sesi.


Hep. Çember daralmakta. Başkasının düşleri bizim değildir. Benim hiç değil. Kendimizi kandırmayalım. Annelerimizi hep. Limonata ısmarlayıp yüklüce bir paraya. Yazık. Sıcak bir günde limonatanın yarattığı susuzluğu bilmeyen tanrıya. Şapkaların altından kızlar çıkıyor. Uzun gözlü ve uzak. Ağlayınca daha çekik iki göz. Başarılı bir kaçış nasıl olur. Yazılanları okudum. Bazı diller biliyorum. Uçurtma. Çıta gibi bir avarelik. Kuyruğu jiletli. Banyolar sessiz. Onlar ağlamak için var. Suyun sesi.


Ama. Yine mi yalnızlık geyiği. Sen; bir takım ruslar, oğuz, metin, oldu olacak cevad da gelsin. Yanlış dizildik. Tahtayı enine koymuşuz. Harabe devraldık. Bildiğin pullu filan. Geçmişe özlem olmasın dedi annem. Merak buyurma hanım senin üstüne yaptırdık. Oğlan her renğe boyandı. Olmuyor kani. Du bakalım allah büyük. Dünün üstüne günü çakıp duruyor. Bırakmayacaksın ki yazayım değil mi. Bıkmadın. Duvarında türkiye siyasi haritası olan bir ev. Karın ağrıları. Ellerin buz tutması. Gözün kör olması. Süregiden bir şey yağmur olamaz. Acının gittikçe toklaşan sesi.


Buradayım. Değer verdiğiniz hayallerin peşinde. Becerememek sancısı. Elimden geleni yapamamanın verdiği eziklikle. Bazıları sadece başarılı olurlarsa vardırlar. Midemin kararması bitmiyor. Alnım düşüyor. Bir düzen tutturmadı şu alnım. Soğukta bekleyerim sevgisin ianlatan o adam. Ve sevilmediğini düşünmek için neden aramayan kadın. Çok bile pişmişiz. Yine buradayım işte. Sözde sürekli batıya doğru gidecektim. Doğu ormanlarında kel bir tanrı yaşıyormuş ve gün içinde üç kez uyanıyormuş dediler. İnandım. Tohtamışın sesi.


-

Hiç yorum yok: