Pazartesi, Mayıs 19, 2008

Yazamamanın Ekşisi

-

Daha sonra oğlum daha sonra dedi adam durduğu yerden. Düştüğü halleri, bir ses benzeşmesi için attığı taklaları hatırladı. Retorik. Üç cümledir söylemek istediğim bu. Benimçün retoriğe müptela deyorlarmış. Yazamıyorum.artık, onlardan değil miyim, onlardan mı oldum. Onlarla onların arasındaki o ince çizgiyi kaybettim. Hep Araftan kutsal bir şeymişçesine bahsederler. Yazamıyorum. Araf seni düzde düzeyim. Bu gençlerden pek realist yazarlar çıkacak ama gerçek kağıt bulamıyorlar. Bi bok becerdiğim yok. Yıllar geçiyor. Bir bok becerdiğim yok ve herkese bu beceremediğim boklardan atıyorum. Bilmek. Bilmediğini bildiğini, bildiğini sanmak. Zamanla uzlaşamamamız göstermelik mi. Somut mu. Haklı mı. Hala aynı sorun. Düşüyormuş. Yozlaşıyormuş ikibin senedir aynı geyik. Yazamıyorum. Terkedilmiş hissi gelmek için en mutlu günü mü bekler. Ya da en mutlu addettiğimiz gün içimizin derinliklerine itmeyi becerdiğimiz terkedilmişlik hissi mi. Düzeyim seni Araf. Seni Türkiye düzsün. Seni Meksika düzsün. Ve ben sınırda düşeyim. Hala bir şey bırakamamak geride. Gitti diyorum. Geri gelmemesi o kadar acı. Bir bok beceremedim. Bu ne. Yazamıyorum.

-

Cuma, Mayıs 02, 2008

Düşmanın İdeolojisine Taviz Vermemek



Bu yazımı, şimdi adını vermeyeceğim Devrim yayınlarından biri tarafından geçilen bir yorumu dinledikten sonra yazmaya karar verdim.

Düşmanın ideolojisine koz vermemek için, ortaya attığımız iddialar konusunda çok dikkatli olmalıyız.

Emperyalizmin dünyaya dayattığı sistemden ötürü özel dönemi suçlayamayız. İklim değişikliğini bu dönem yaratmadı. Hidrokarbon tüketimine dayanan, ailelerin her bir bireyinin neredeyse boş seyahat eden arabalarla dolaştığı bu uygarlığı da bu dönem yaratmadı. Gıda maddelerini yakıta dönüştürmeye dönük alçak fikirleri de bu dönem yaratmadı.

Gezegenin paylaşımı için yapılan dünya savaşlarını, askeri üsleri, nükleer ve radyo-elektronik silahları, her şeyi izleyen ve hedeflerini ölümcül ışınlarla vuran uyduları, güdümlü füzeleri denizin altında bin metre uzaktan atış yapabilen denizaltılar da bu dönemde çıkmadı. Bu, bilimin ve teknolojinin, ölümün ve yıkımın hizmetine sunulmasıdır.

Siyasi coğrafyayı, hangi ulusa ne kadar toprak verileceğini de özel dönem belirlemedi. Bu, başka tarihsel faktörlerden kaynaklandı.

Söylenen ya da iddia edilen her şeyi, utanç verici tavizler vermemek için dikkatle düşünmeliyiz. İnsanoğlunun doğası ve tini incelenmelidir. İnsanın eyleme geçmek için kısa bir süresi var. İnsanlığın tarihi içinde bu saniyenin binde biri denebilir. Bunu anlamak, her tür gururu yıkacaktır.

Özel dönem, SSCB'nin çözülüşünün kaçınılmaz bir sonucuydu. Sovyetler, ideolojik savaşı kaybetmişti. Bu da bizi hâlâ tam olarak kurtulamadığımız tarihsel bir direniş dönemine soktu.

Düşüncelerin savaşında kendini kısa bir şekilde ifade etmek ne kadar zor!


Fidel Castro Ruz
15 Nisan 2008, 16:45

Kaynak: Prensa Latina
karakutu.com